top of page

Elazığ Fıkraları

PALU NÜFUSUNA KAYDEDECEĞİM

Palu’da bayram arifesi, millet alışveriş yapmaktadır. Yani çarşı oldukça kalabalıktır. Bu kalabalıkta eşeğin biri yüküyle birlikte yolun ortasına yıkılır. Bütün çabalara rağmen eşek yerinden kaldırılamaz. Trafik allak bullak olmuştur. Derken iş kaymakama intikal eder. Kaymakam:

“Ne oldu, bu kalabalık ne, anarşi mi var?”

“Yok kaymakam bey. Bu eşek yere yatmış kalkmıyor.”

Kaymakam olayı dinledikten sonra eşeğin veteriner hekim tarafından öldürülmesini ve belediyenin ilgilenmesini ister. Eşeğin sahibi ise bütün varlığının bu eşek olduğunu ve öldürülmemesini anlatmaya çalışır. Bu arada yaşlı, eli ayağı titreyen biri kalabalığın arasından yaklaşır. Şöyle etrafına bir bakar ve sorar:

“Ne oluyor burada gardaş?”

Bir görevli:

“Amca eşek yatmış kalkmıyor. Sen karışma, kaymakam bey zaten sinirli.”

Yaşlı amca kendinden emin bir tavırla:

“Bi dakka canım, ben şimdi onu kaldırmasını bilirim. Geçin bi kenara tecrübesizler.”

Yaşlı amca eğilip eşegin kulağına bir şeyler fısıldar. Eşek ise ani bir refleksle kalkıp kaçar.

Kaymakam şahit oldugu olaya çok şaşırır ve hemen yaşlı adamı çağırıp sorar:

“Amca siz bu eşeğe ne dediniz? Ermiş misiniz ki bu eşek hemen kalkıp kaçtı? Yoksa okuyup üflediniz mi? Ne yaptınız söylesenize.”

Yaşlı amca mütevazi bir tavırla:

“Gaymakam bey, öncelikle ben kendimi tanıtayım. Ben emekli bir nüfus memuruyum. Adım Ali Şimşek. Eşeğe dedim ki ülen eşeoğlueşşek, adam gibi gahıp cehennem olisen ol, yohsa vallahide billahide bögünden tezi yoh, seni Palu nüfusuna kaydedecem. Eşek bunu duyunca hemen gahıp gaçtı.”

Kaynak kişi : Akın İZAT

Ben ONU HEÇ TANİMİM

– Borç yüzünden iki arkadaş mahkemeye düşer. Hakim davacıya sorar.

“Sizin paranızı kim vermiyor.?” Alacaklı işaret ederek:

“O” Hakim borcu olana: “Niye aldığınız parayı ödemiyorsunuz?”

Borçlu alacaklıyı tanımadığını ifade eder. Duruma çok bozulan alacaklı, hakaeretin bu kadarına dayanamayacağına belirttikten sonra:

“Hakim beg, şimdi bu beni tanimi, ele mi? Madem ele ben onu heç tanimim.” Der ve dava kapanır…

Kaynak: Tuba TUNCER

Sizinki Gavuşi de Benimki Niye Gavuşmi

– Palu’lunun alacağı olan adam, borcunu ödeyemeden ölür. Bizim Palulu alacağını alamadığı için son derece kızgındır. Kızgınlığını belirtmek için her nereye getse ölen adama küfür etmektedir. Duyan arkadaşları Paluluya:
– “Ula gardaşım ayıpdır. Niye küfür edisin? Nasıl olsa gavuşmi.” Palulu biraz düşünür ve:
– “Ula siz ölenin arhasından Fatiha ohuyup, elizi yüzüze sürisiz, o gavuşi de, benim ettiğim küfürler niye gavuşmi? demiş…
Kaynak: Mücahit Karataş

 

 

 

 

ZAMAN TAMAMDIR

 

Elazığlı bir genç İstanbul’da ünüversite tahsili yapmaktadır. Yalnız genç ailesinden fena halde çekinen, korkan birisidir. Babasının sert yapılı oluşu, onun hareketlerini bir hayli sınırladığı için, sürekli annesi vasıtasıyla, babasına isteklerini bildirmektedir.

Bir gün üniversitenin tatile girdiği bir sırada, Elazığlı genç annesi vasıtasıyla babasına evlenme isteğini gönderir. Babası da her işin bir vakiti, zamanı saati, dakikası hatta saniyesi olduğunu belirtip, önce okulunu bitirmesini söyler.

Bizim genç, okulu bitirip, tekrar aynı teklifi iletir ve tekrar aynı cevabı alıp, askere gitmesi hatırlatılır. Elazığlı genç askere gidip, gelir Aynı teklif tekrar iletilir. Bu kez de cevaba iş kurup birkaç yıl çalışması eklenir.

Bizimki tam bir adam olmuştur. Yaş neredeyse otuz olmuş. Babasının her dediğini yapmıştır. Artık evlenme zamanı gelmiştir.

Bu kez kendinden daha emin bir, şekilde aynı teklifi gönderir. Malesef yine aynı cevabı alır. Bizimkinin artık dayanacak sabrı kalmamıştır. Gidip iyi bir kafayı çeker ve babasının karşısına çıkar:

” Yav baba ben deyimki artığ beni everesin.”

Baba

” Oğlum acele etme, her işin bir vakiti, zamanı, saati, dakikası hatta saniyesi var” der demez, genç sinirlenip, babasına

” Baba ya beni ever. Yada sana bela olurum” deyince

Oğlunun çok kızdığını gören, baba:

” Oğlum, vakit, zaman dakika, hatta saniye tamamdır.” der.

Kaynak kişi : Akın İZAT

 

ANNEM NİYE AYAKTA?

Baba oğluna nasihat vermektedir:

“Oğlum arabada yaşlı birini ya da bir bayanı görürsen hemen yer vereceksin”

Çocuk da tam evet diyecekken masanın üzerindeki babası ve annesine ait fotoğrafı görür. Orada babası oturuyor, annesi ise ayaktadır. Çocuk merak edip sorar:

“Baba sen orada niye oturuyorsun? Hem annem niye ayakta?”

Baba lafı düzeltmeye çalışır ama çocuk ısrarla aynı soruyu yinelemektedir. Baba en sonunda dayanamayıp söyler:

“Bak oğlum, o fotoğrafı annenle evlendiğimiz günün ertesi günü çektirmiştik. O gün ne annende oturacak hal, ne de bende ayakta duracak takat vardı” der.

Kaynak kişi : Akın İZAT

 

 

BİR DİŞİM VAR

Yaşlı annesiyle yaşayan genç bir delikanlı, arkadaşları tarafından kzdırılmaya çalışılmaktadır. Bu düşünceyle delikanlının annesini istemeye karar verirler. Yaşlı kadını mahallenin halim selim, fakat biraz fakir bir adamına isteyeceklerdir.

Delikanlının arkadaşları, herşeyi hazırlarlar. Daha sonra hayırlı işi gerçekleştirmek için, dünür olurlar. Kahveler içilip çerezler yenildikten sonra gençlerin biri söze başlar:

“Arkadaşım sebeb-i ziyaretimiz, senin anayı, bizim bu amcaya istemek. Bak bu amcayı görmüşsündür. Eşraftandır. Temiz bir insan, ehli namustur. Gözü yuvasından başkasını görmez. Hanımı ölelı çok oluyor. Ne diyorsun?”

Delikanlının zaten cinleri tepesine çıkmış, o sinirle:

“Yav sizin bu yaptığınız ayıp değil mi? Gelip yediz içdiz, cehennem olup gidin. Ülen anamın ağzında bi tene bile diş yoh. Anamı neye istisiz bu adama, ayıp yav.”

Delikanlının annesi, yaşlılığın vermiş olduğu titremeyle zorla ayağa kalkıp, heyecanla ağzını açarak, eliyle dişini işaret eder:

“Ana gurban, niye yoh ya? Ahan burada bi kök var ya” der.

Kaynak kişi : Akın İZAT

BEBEK
Bir evde Tanrı misafiri olarak yatıya kalan misafirin nerede yatacağını belirlemek üzere evin babası sorar:
“Efendim bebeğin odasında mı yatmak istersiniz, yoksa salonda mı yatacaksınız?”
Bu soruya cevap olarak rahatını düşünen misafir:
“Bebek odasında rahatsız olurum. Mümkünse salonda yatayım” der.
Misafir salonunda yatar. Sabah olunca misafirin yüzünü yıkaması için ayın on dördü gibi bir yüze sahip gencecik bir kız misafirin eline su döker. Bu güzelliği gören adam şok geçirmektedir. Bir ara kıza:
“Adınız ne?” diye sorar.
Kız son derece tatlı bir sesle:
“Bebek” deyince, misafir asıl şoku o zaman geçirir:Ama iş işten geçmiştir. Bu kez kız ona ismini sorar. Misafir aptallığının acısını çikarmak istercesine:
“Benim adımda eşşek, eşşek, eşşek oğlu eşşek.” der.
Kaynak : Yücel ÇAKMAK

 

HAYIRSIZ EVLATLAR

Adamın biri, Temmuz sıcağında tarlasında çalışmaktadır. Öyle yorulur ki sonunda dayanamayarak işi bırakıp yakındaki söğüdün gölgesinde dinlenmeye gider. Bir de bakar ki çocukların ikisi de söğüdün gölgesinde uzanmış yatıyor. Adam büyük oğluna:
“Oğlum bana bi su getirsene” der.
Büyük çocuk hiç oralı olmayınca küçüğü babasına:
“Baba senin bu oğlunda hiç hayır yoh. En eyisi sen get suyun iç, bi bardah da bahan getir” der.
Kaynak kişi : Akın İZAT

 

KUŞ MİSALİ

İki yaşlı nine balkonun bir köşesinde oturmaktadır. Gelin de temizlik yapıyor. Sıra balkona gelir.
Gelin balkonun bir tarafını temizler ve ninelere:
“Ninecim, bu tarafı temizledim, şimdi siz bu tarafa geçin ki o tarafı da temizleyeyim.” der.
Nineler de birbirine tutunarak, zorla taksit taksit adım atarak, balkonun diğer tarafına geçerler.
Nineler biraz dinlendikten sonra sanki büyük bir yol kat etmiş gibi biri diğerinin kulağına eğilerek:
“Yaaa, gördün mü, insanoğlu kuş misali, (Balkonda ilk oturdukları yeri göstererek) neredeydik nereye geldik” der.

Kaynak kişi : Gülhan TUNCER

© 2023 by Mel's Vineyard, Ltd. Proudly created with Wix.com

  • Wix Facebook page
  • Wix Twitter page
bottom of page